17 Aralık 2012 Pazartesi

Rize Tarihi Eserleri


İl Merkezi ve Merkez İlçedeki Tarihi Eserler

Rize Kalesi
Rize Kalesi'nin tarihlendirilmesi için kesin verilere sahip değiliz. İç Kale Junstinyen zamanında (527-565) yeniden inşa edilmiştir. Daha sonra Trabzon Komnenoslar zamanında da (1297-1330) aşağı surlar inşa edilmiştir. Kale Osmanlı Dönemi'nde de onarılarak kullanılmıştır.
2-Bozuk Kale:
İl merkezinin 10 km. doğusunda Güneydoğu Köyü'nde, aynı adla anılan derenin kenarında yer alır. Denizden 30 m. yükseklikte kurulmuş küçük bir gözetleme kulesidir. Karadeniz sahillerinde sık görülen küçük Orta Çağ kalelerinden birisidir.
3- İskender Cafer Paşa Camii:
İslam Paşa Mahallesi'nde geniş bir hazire içinde İslam Paşa veya Kurşunlu Camii olarak da anılmaktadır. H. 978/M. 1570 yılında İskender Cafer Paşa tarafından yaptırılmıştır.
4- Büyük Gülbahar Sultan Camii:
İnşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Gülbahar Cami'si birkaç defa yıkılıp yapılmıştır.
5- Kale Camii:
1658 yılında yapılan cami son zamanlarda yenilenmiştir.
6- Küçük Gülbahar Hatun Camii:
16. yüzyılda, Yavuz Sultan Selim'in eşi, Gülbahar Sultan'a atfedilmiştir.
7- Orta Camii:
Yeniköy Mahallesi'ndedir. İlk cami 1737 senesinde yapılmıştır. Bugünkü cami ise 1941 yılında yeniden inşa edilmiştir.
8- Müftü Mahallesi Cami:
1785 tarihli eski caminin yerine biraz kuzeye kaydırılarak 1965 yılında yeniden yapılmıştır.
9- Reşadiye Camii:
Eski caminin yapılışı 1671 olarak kabul edilmektedir. Bu günkü cami 1962 yılında yaptırılmıştır.
10- Camiönü Camii:
Camiönü Mahallesi'nde yer alır. Halk arasında Fener Camii olarak da bilinir. Kitabesine göre eski cami 1698 yılında yapılmıştır. Eser 1949 yılında yenilenmiştir.
11- Değirmendere Camii:
Değirmendere (Pindos) Mahallesi'nde yer alır. Bu cami de yenilenerek günümüze gelmiş tarihi eserlerden biridir. İlk cami H. 1200/M. 1786 yılında yaptırılmıştır. Bu cami H. 1327/M. 1911 yılında onarılmıştır. Bugünkü cami 1950'li yılların başında inşa edilmiş, minaresi sonradan yapılmıştır.
12- Taşçıoğlu Camii:
Yenimahalle'de yer alır. Yıkılıp yenilenen camilerden birisidir. H. 1126-1131/M. 1714-1718 tarihleri arasında Cezayirli Kapt'n Ali Paşa tarafından yaptırılmıştı.
13- Şeyh Camii:
Şehir merkezinde, Vilayet Konağı'nın güneyindeki eski Piri Çelebi Mahallesi'nde yer alır. İlk cami 1711 yılında yapılmıştır. Bu yapı bazı onarımlarla 1953 yılına kadar gelmiştir. Bugünkü caminin inşası 1953-1965 yılları arasında tamamlanmıştır.
14- Şehitler Çeşmesi
İslampaşa Mahallesi'nde eski Güneysu yolu üzerinde 1917 yılında yapılmıştır. Dairevi kemerli bir cepheye sahiptir. Tek lülelidir ve lülesi üzerinde taslağı vardır. Çeşme, 1916 yılında şehrin savunması sırasında şehit olan askerilerimizin gömüldüğü bir yerde yapılmıştır.
15- Kütüphaneler
Bunların en eskisi Tatoğlu Abdülkerim Efendi kütüphanesidir. Orta Cami civarında 1848 yılında inşa edilen bu kütüphanenin sadece kitabesi günümüze gelmiştir. Bu kitabe şimdiki İl Halk Kitaplığı'nın giriş kapısının sağına yerleştirilmiştir. Abdülkerim Efendi'nin kurduğu kütüphane binasında fakirlerin barındığı odalar ile bir de gasilhane bulunuyordu. Daha sonra Altıkulaçzade Ahmet Efendi'nin 1863 yılında 485 kitaptan oluşan bir kütüphane kurduğunu biliyoruz.
16- Rize Atatürk Müzesi (Mataracı Mehmet Efendi Evi)
Müftü Mahallesi, 127. sokak üzerinde yer alır. Kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır. 20. yüzyılın başlarında yapılmıştır. İç sofalı planlı üç katlı bir evdir.
İkinci katta kuzeydoğudaki oda Atatürk'ün kaldığı odadır. Ulu Önder Atatürk 17 Eylül 1924 yılında Rize'yi ziyaret ettiği sırada Mataracı Mehmet Efendi'nin evinde misafir edilmiş ve bu odada kalmıştır.
Mataracı Mehmet Efendi Evi restore edilerek müze olarak 27.12.1985 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Zemin katta Rize il merkezinden toplanan kitabeler ve mezar taşları, birinci katta ise bazı ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç gereçleri, etnografik eserler sergilenmektedir. İkinci katta ise Atatürk zamanından kalan eşyalar Atatürk'e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'e ait fotoğraflar bulunmaktadır.
17- Merkez Uzun Kaya Köyü Camii
Köyün merkezinde eski bir mezarlığın kenarından yer alır. İlk olarak 19. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen cami son yıllarda yıkılarak yenilenmiştir.
18-

İlçelerdeki Tarihi Eserler

Rize'nin ilçe ve köylerinde bulunan tarihi yapılar camii, medrese, köprü, değirmen, ev, serander gibi yapılar yeterince araştırılmamıştır. Burada, yapılan araştırmalarla belirlenen yapılardan önemlileri tanıtılmaya çalışılmıştır.
Bu yapıların malzeme, tasarım ve süsleme bakımından bölgesel özellikleri ağır basar. Yüzyıllar boyu elde edinilen deneyimler sonucu ortaya çıkmış olan bu yapılar ahşabın dantel gibi işlendiği, insan ölçülerine uygun küçük adeta kutu gibi eserlerdir.
Çamlıhemşin

1- Zil Kale:

Bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir. İlçe merkezinin 15 km. güneyinde, Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 metre dere yatağından yaklaşık 100 metre yüksekliktedir.
Kalenin kesin yapılış tarihini belirtecek veriler yoktur, 14-15 yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Bölgenin ilk çağları gibi orta çağ tarihi de karanlıktır. Hemşin yöresinin İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu zamanlarında tam olarak mı kısmen mi fethedildiğini bilmiyoruz. Varoş Kale, Zil Kale, Cihar Kale ve Pazar Kız Kaleleri hem yörenin, hem de Bayburt'a ulaşan önemli bir ortaçağ kervan yolu üzerinde güvenliği sağlıyorlardı.
Osmanlıların bölgeyi fethinden sonra kale kullanılmaya devam etmiştir. Kalede bulunan iki el topu Trabzon Müzesindedir.

2- Kale-i Balâ (Yukarı Kale)
Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km. uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir.
Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile ilişkisi açıktır. Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır (14-15. yüzyıl)
3- Şenköy Camii
Cami M. 1900 yılında köy halkı tarafından yapılmıştır.
4- Aşağı Çamlıca Köyü Camii
Taş duvarlı iki katlı, kırma çatılı bir yapıdır. Zemin kat medrese olarak yapılmıştır. Medrese katına kuzeydoğu köşesindeki kapı ile girilir. Bu kısım epeyce elden geçmiştir. Sadece batı duvarında bir ocak kalmıştır. Harimin ahşap döşemesi son yıllarda betonarme olarak değiştirilmiştir.
Caminin minberi çok iyi bir ahşap işçiliği gösterir. Sahte kemerli niş kompozisyonları üzerinde bir daireden çıkan S ve C kıvrımları yan yüzleri kaplar. Dilimli kemerlerle taçlandırılan nişler ve üçgen aynalık, sadeleştirilmiş bir barok üslubu yansıtır.
5- Şenyuva Köprüsü
Eski adıyla Cinciva Köprüsü bölgenin yaygın taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir. Köyün yaşlıları H. IIII/M. 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu doğru ise, yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir.
6- Köprüköy Köprüsü
Köprünün 19. yüzyıl sonlarında Türk ustalar tarafından yapıldığı bilinmektedir.
Çayeli

1- Cafer Paşa Camii
1467 yılında yaptırılan cami onarımlarla günümüze gelmiştir.
2- Ormancık Camii
Mahmutlu ve Geyik Mahalleleri arasında yer alır. Bölgenin geleneksel ahşap yığma duvarlı kırma çatılı camilerinden birisidir. 1826 yılında yaptırılmıştır.
3- Kaptanpaşa Buzlupınar Köyü Köprüsü
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde örnekleri görülen ahşap köprülerden birisidir. Her iki ayak tarafından birbirinin üzerine bindirilerek uzatılan ağaçlar üzerine ortada tabliye ağaçları yerleştirilmiştir. Köprü gövdesinin yağmurdan etkilenmemesi için de üzerine yine ahşap bir çatı yapılmıştır. 19 yy.da yapılmış olmalıdır.
Fındıklı

1- Fındıklı Merkez Cami
Birkaç yapı evresi geçirmiştir. İlk caminin 18. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
2- Çağlayan Köprüsü
Köyün merkezinden geçen Abu Deresi üzerinde kurulmuştur. Bölgedeki yaygın taş köprülerden birisidir. Tek bir kemer gözünden oluşur. Son yıllarda kullanılmayan köprünün korkulukları yıkılmıştır. Yapıldığı tarih bilinmemektedir.
3-Çağlayan Mustafa Hacaloğlu Evi
Köyün girişinde beş altı geleneksel ev ve seranderin oluşturduğu mahallenin batısında yer alır. Bölgenin en eski ve hayati ev tipinin en iyi örneklerinden birisidir.
4-Hurşit Bey Evi
1849 yılında Mehmet Usta tarafından yapılmıştır.
5-Meyveli Köyü Camii
Orta Mahallede yer alır. İki katlı, bölgenin tipik ahşap yığma camilerindendir. 1871 yılında Mustafa bin Alişan tarafından yaptırılmıştır.
Güneysu

1- Kıbledağ Camii
Köyün merkezinden Ilıca Mahallesi'ne taşınmış, 1862 yılında yapılmıştır.
2- Kiremit Köyü Aşağı Mahalle Camii
Bir medrese ile birlikte inşa edilmiştir. 19. yüzyılda yapılmış bölgenin geleneksel taş ve ahşap malzemeli kırma çatılı camilerden birisidir.
Hemşin

1- Baltacılı Camii
Baltacı Mahallesi'nde Hemşin Deresi'nin batı kenarında yer alır. 1791 yılında inşa edilmiş, taş duvarlı, kırma çatılı bir camidir.
2- Bilen Köy Camii
Yapının ilk inşası 18. yüzyıla kadar inmektedir. Cami bugünkü şekline M. 1894 yılındaki onarımla kavuşmuştur.




9 Aralık 2012 Pazar

Bingöl Tarihi Eserleri



KRAL KIZI  KALESİ

 Genç ilçe Merkezinden 2 km. uzaklıktadır. Bir tepenin üzerinde bulunan bu kalenin ancak yıkıntılarına ve kalıntılarına rastlanabilmektedir. Bu kaleyi Pers hükümdarı Dara Gençte uzun yıllar kalmış ve bu kaleyi kızı için yaptırmıştır. Genç ilçesi eski ismini bu kaleden almıştır. Bugün mesire yeri olarak kullanılmaktadır.SEBETERİAS KALESİ

 Murat vadisi üzerinde, Bingöl İl merkezinden 18 km. uzaklıktadır. Urartu kralının Bingöl yaylalarını elinde tutabilmek için yaptırdığı uç kaleden birisi olup bugün ancak kalıntıları ortada kalmıştır.

 KİĞI KALESİ

 Kiğı İlçesinin kuzeydoğusunda olup, Bizanslılar zamanından kalmıştır. Sağlam bir yapı olduğu ve asırlardan beri hayatiyetini devam ettirdiği görülür. Çevresinde bir çok bina olup bugün için terk edilmiş durumdadır.

 YÜZEN ADA

 Solhan ilçesi Hazarşah Köyü Aksakal Göl mezrasındaki ada, o yörede yaşayan halk tarafından keşfedilmiştir. Söz konusu ada şimdiye kadar görülmemiş bir tabiat olayına sahiptir. Bingöl-Solhan karayolundan 4,5 km. uzaklıktadır. Bingöl'ün turizmi doğa güzelliklerine dayanır. Yüzen ada tamamen doğaldır. Göl'ün üç tarafı dağlar ve tepelerle çevrilmiş düz arazi üzerinde bulunan krater göl konumundadır. Gölün şimdiki alanı 300 m²'nin üzerindedir. Gölün derinliği 50 metreden fazla olduğu sanılmaktadır. Göle devamlı akıntı olduğu tespit edilmiştir. Gölün altından ve kemerlerinden giren su, Gölün alt tarafından, Gölden daha aşağıda olan dereyi beslemektedir. ufak kaynaklar bu görüşü teyit etmektedir. Yaz ve kış aylarında su seviyesi aynı kalmaktadır. Su tatlı ve berrak olup, herhangi bir madensel tuz ihtiva etmemektedir. Balık yetiştirmek mümkündür. Golün ortasında hareket eden iki ada vardır. Adalar göl içinde bağımsızdır. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket etmektedir. Adanın üzerinde 5 tane bodur ve dişbudak ağacı mevcuttur. Çevredeki bitkiler Gölün mevcut suyu ile beslenmektedir. Ada üzerinde bulunan ot köklerinin sarıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumdadır. Bu doğa harikasını mutlaka görmelisiniz...

 GÜNEŞİN DOĞUŞU

 İlimizin Karlıova ilçesinin 3250 m. yükseklikteki Bingöl dağlarının Kala tepesinden günesin doğusunu normal durumundan çok farklı seyretmek mümkündür. Her yıl 15 temmuz - 15 Ağustos tarihleri arasında en iyi şekilde seyredilebilir. Güneşin doğuşu çok değişik şekillerde normal halinden çok farklı heyecanlı ve oldukça korkunç sahneler yaratmaktadır.Dünyada tam anlamıyla Güneşin doğusu iki yerden izlenir. Birincisi  İsviçre'nin  Alp dağlarından, ikincisi Bingöl dağlarının Kala tepesinden seyredilir. Karlıova ilçesine kadar yol asfalt, dağın zirvesine kadar stabilize yoldur. Dağın altına kadar arabayla gidildikten sonra zirveye 25-30 dakika yaya çıkılır. Etrafta soğuk su kaynakları ve yeşillikler görülür. Güneş doğarken ilk etapta hafif bir kızartıyla belirir. Kızartı etrafta çok renkli güzellikler ve dekorlar yaratır. Daha sonra İnsana korku veren bir karartı seklini alır. Kızarıklıklar kor parçası haline gelir. Kor parçası içinde insan yüzünü andıran 3 büyük siyah leke belirir. Güneş karartı halinde yavaş yavaş açılmaya başlar. Ufukta görülerek oluşumunu tamamlamak üzere iken altın bir küre gibi görünmeye baslar. Döndükçe etrafa binlerce ışık saçar. İnsanoğlunun daha önce görmediği renkleri o anda görmek mümkündür. Gözlerde yaşarma, ışık saçma ve yanında seyredemem gibi durumlar olur. Bu görkemli doğa olayını anlatmada sözcükler bile yetersiz kalır. Bu anı kaçırmayın.

 KAPLICALAR(Kös Kaplıcaları)

 Bingöl-Karlıova karayolunun 20. km sinde olup yaz ve kış aylarında ulaşım sağlanabilmektedir. Kaplıcaların 1 moteli, 1 oteli, 1 pansiyonu ikisi kapalı olmak üzere 3 yüzme havuzu, lokantası, çay bahçesi, araç parkı bulunmaktadır. Yerli ve yabancılar burada dinlenmek, şifa bulmak için akın akın gelmektedir

 KAYAK EVİ

 Bingöl - Elazığ karayolu üzerinde yol çatı köyünde olup, Bingöl'e 22 km uzaklıktadır. Kayak Evi Bingöl Gençlik  Spor il Müdürlüğüne bağlıdır. Bina iki katlı, kaloriferli ve 50 yatak kapasitelidir. Ayrıca lokantası, banyosu ve dinlenme yeri mevcuttur. Tele ski 44  askılıdır. Kayak arabası ve kayakla yürüyüş alanı mevcuttur. Pistin uzunluğu 950 m. olup 100 m. genişliğindedir. Her türlü kış sporlarına elverişli olup, kış sezonu boyunca halkın hizmetine açıktır.

 CIR ŞELALESİ

 Uzun dere köyünün adını aldığı derenin, Çir taşı adi verilen 100 m. yükseklikteki kayalığın ortasından geçen güzel görünümlü bir şelaledir. Su 50 m. yükseklikten alt tarafı kayalık olan dere yatağına düşerken güzel bir görünüm arz etmektedir. Ilıca bucağı merkezine 8 km. uzaklıkta olan şelaleye iki ayrı yoldan gidilmektedir. Çir taşının olduğu bölgede ayrıca kayalıklar ve mağaralar bulunmaktadır. Bu kayalıklarda daha çok yırtıcı kuşlar yaşar.

 İÇMELER

 Bingöl-Genç karayolunun 9.km. sindedir. Kış mevsimi hariç diğer mevsimlerde yerli ve yabancılar sabahtan aksama kadar su üzerinde büyük bir kalabalık oluşturmaktadır. Söz konusu suyun, kronik romatizma, kadın hastalıklarında ve böbrek taşlarını düşürmeye yaradığı tespit edilmiştir

Samsun fotorafları


Samsun Güzellikeleri
Samsun Batık Köy

Samsun Gece

Samsun Sahil Yolu

Samsun Amisos Tepesi

Samsun Doğal Güzellikleri

8 Aralık 2012 Cumartesi

Rizenin fotoğrafları





Bursanın Tarihi


Kuruluş
eşbin yıldan beri yerleşime sahne olan Bursa'nın 7 km. kuzeyinde Demirtaş nahiyesinin 25 km. güneyinde 90 m. çevresi 5m. yüksekliği olan "Demirtaş Höyüğü" yer almaktadır. Bu höyükte genellikle elde az miktarda da çarkta yapılmış kase küp ve testilere ait seramik parçaları bulunmaktadır. Bunlar erken bronz çağdan kalmış olup M.Ö.2500 yıllarına tarihlenir.
Kentin 14 km. batısında Çayırköyü'nün 1 km. güneybatısındaki "Çayırköy Höyüğü"nün boyutları Demirtaş Höyüğü ile aynıdır. Burada bulunan seramik parçalarında gri kırmızı grikahverengi ve siyah renkler hakimdir. Bulunan seramik parçalarının önemli kısmı elde çok az miktardakiler de çarkta yapılmıştır. Höyüğün en eski buluntusu M.Ö.2700 yılına aittir.
Günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce insanların yerleştiği bu Topraklara M.Ö. VII. yüzyılda Trakya'da Strümon nehri kenarında oturan Bitynler ve akrabaları Tnyniler İskit saldırılarına karşı koyamayınca kuzeybatı Anadolu'ya göç ederek yerleşirler. Bu verimli topraklara Bitynia adını verirler. Kısa zamanda sınırlarını genişletmelerine rağmen M.Ö.VI yüzyılda bölgede güçlü orduya sahip Lidyalıların hakimiyetine girmekten kurtulamazlar. M.Ö.546'da Lidya Kralı Kroisos Pers orduları karşısında mağlup olunca bölge M.Ö.453 tarihine kadar Pers İmparatorİuğu sınırları içine girer.
Makedonya İmparatoru İskender'in bu bölgeleri hegemonyasına alması M.Ö.325 yılından ölümüne kadar devam eder. Bithnia ve Küçük Asya toprakları İskender'in ölümü üzerine komutanları arasında yapılan paylaşımda Antigonos'un idaresine girer. Fakat İskender'in komutanları arasında bir süre mücadeleler devam eder. Bu fırsattan BiTHYnia Krallığı yararlanır. Bitynlileri yöneten Doidalses bölgede bağımsız bir krallık geliştirdi. Krallık Zipoites (M.Ö.327-279) zamanında komşuları tarafından tanınıp saygı gördü. Ziopites'in oğlu I.Nikomedes (M.Ö.279-250) yılları arasında sınırları genişletti. Küçük Asya'nın en saygın krallığı haline getirdi.
Orta Avrupa'dan üç kol halinde akan Galatlar (M.Ö.278-277) yıllarında Batı Anadolu'dan başlayarak önüne gelen her yerleşim birimini istila edip yağmaladılar. Galat akınlarından sonra Anadolu'da çeşitli kent devletleri oluştu. Bu sarsıntıdan sonra Ziaelas (M.Ö.192-146) II.Nikomedes M.Ö.146-92 III.Nikomedes M.Ö.92-75 ve IV.Nikomedes M.Ö.75-74 tarihleri arasında ülkeyi yönettiler.
II.Nikomedes batıdaki Roma İmparatorluğu'na karşı Pontus kralı Mitridates ile anlaştı. Fakat yerine geçen III. Nikomedes babasının izlediği politikanın tam tersini tatbik edip Roma İmparatorluğu ile anlaşıp Pontus Krallığı ile çatışmaya girişti. Bunda başarı kazanamamasına karşın Roma İmparatorluğu'nun özel desteği ile istiklalini korudu. Ölünce yerine geçen IV.Nikomedes M.Ö.74 yılında ülkesini Roma İmparatorluğu'na bağışladı. Böylece Bithynia Roma'nın bir eyaleti haline geldi.
İmparator Domitian (81-96) zamanında göreve getirilen Plinius İmparator Trajanus (98-117) zamanında Bithynia eyaleti Prokonsüllüğüne terfi etti. Bölgede hakimiyet sağlandıktan sonra imar faaliyetlerine girişti. Fakat bundan Prusa'dan çok Nikaia(İznik) ve Nicomedia (İzmit) faydalandı. Bursa'da sadece bir hamamın tamir edildiği öğrenilmektedir.
Antik kaynaklar bugünkü Bursa'nın kurucusunu I.Prusias (M.Ö.232-192) olarak göstermektedir. Kartaca Kralı Hannibal Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşı kaybedince birlikleriyle beraber I.Prusias'a sığınır. Burada zafer kazanan bir komutan gibi karşılanıp saygı görür. Bu yakınlığa karşılık olarak Hannibal emrindeki askerlerle bir şehir inşa eder. Buna Prusias'ın adını verip ona armağan eder. Kurulduğunda bugünkü hisar içinde olan şehir günümüzün bir Mahallesi kadardı. Bithynia krallık dönemine ait tümülüs'te M.Ö.II yüzyıla ait çok önemli belgeler bulunmuştur.
Roma İmparatorluğu zamanında (Prusa ad Olympium) Uludağ Bursa'sı adını alan şehirde o döneme ait mermerden bir kadın heykeli ve ostotek bulunmuştur.
İmparator Justinianus (527-565) zamanında Pythia'da (Çekirge'de) yeni hamamlar yaptırılmıştır. 1935 yılında Hisar içinde tonozlu odalar bulunmuştur. Hisar içinde Yer Kapı'da bulunmuş erken Bizans devrine ait taban mozaiği önemli arkeolojik kalıntılardandır. Tophane'de Bizans döneminden bir şapel ve manastıra ait mozaikler bulunmaktadır.
Prusa (Bursa) 1204-1261 yılları arasında Nikaia'a (İznik)'e bağlı sönük bir tekfurluk olarak yaşamını sürdürdü.
Bugün ülkemizin en zengin Bizans devri mezar stelleri ve çeşitli mimari eser parçaları seramikler sikkeler Bursa Arkeloji Müzesi'nde sergilenmektedir

Turistik Yerlerimiz


Türkiyenin tarihi ve turistik yerleri listesi,Türkiyenin Gezilecek Yerleri, Ülkemizde görmeye değer başlıca yerler neresi, Türkiyenin en güzel yerleri, Ülkemizde nereleri gezmeliyiz, Turkey most beautiful and interesting pleaces list, Ülkemizin en güzel yerleri listesi,Türkiye Turistik Yerler,Türkiyede Nereler Gezilir



1.Pamukkale/Denizli
2.Kaçkar Dağları
3.Bozcaada /Çanakkale
4.Tuzgölü/Ankara Şereflikoçhisar
5.Selimiye Camii /Edirne
6.Bozcaada /Çanakkale
7.Yerebatan Sarnıcı /İstanbul
8.Aspendos/Antalya
9.Efes Antik Kenti/Selçuk İzmir
10.Assos Behramkale/Çanakkale
11.Taşköprü/Silifke
12.Ayetekla
13.Cennet Çöküğü
14.Cambazlı Klisesi
15.Tevekkül Ve Sultan Türbesi
16.Alaaddin Camii
17.Jüpiter Tapınağı
18.Göksu Deltası
19.Frederik Barbarossa Anıtı
20.Kipsirs Şehitliği
21.Kültür Evi
22.Tekir Ambarı
23.Uzun Çaburç(Diocaeserea)
24.Demirci Anıt Mezarı
25.Atatürkün Evi
26.Işık Kale
27.Kara Kabaklı
28.Tokmar Kalesi
29.Adam Kayaları
30.Silifke Kalesi
31.Galata Kulesi /İstanbul
32.Süleymaniye Camii/İstanbul
33.Meriç Köprüsü /Edirne
34.Kızkalesi/Mersin
35.Korikos Kalesi/Mersin
36.Ayaş/Mersin
37.Kanlı Divane/Mersin
38.Roma Yoku/Mersin
39.Dört Anıtlı Anıtmezar/Mersin
40.Kilise Burnu/Mersin
41.Çukurpınar Mağarası/Mersin
42.Alaköprü/Mersin
43.Mamure Kalesi/Mersin
44.Alahan Manastırı/Mersin
45.Cehennem Çukuru/Mersin
46.Cennet Obruğu/Mersin
47.Antik Basamaklar/Mersin
48.Astım Mağarası/Mersin
49.İzmir Saat Kulesi/İzmir
50.Nemrut Dağı/Adıyaman
51.Girlevik Şelalesi/Erzincan
52.Sümela Manastırı/Trabzon
53.Yedigöller Milli Parkı/Bolu
54.Göreme/Nevşehir
55.Dolmenler/Edirne
56.Ainos Antik Kenti/Edirne
57.Bergama-Pergemon Antik Kenti/İzmir
58.Midyat/Mardin
59.Bodrum Kalesi/Bodrum-Muğla
60.Abant
61.Ayancık Şelelesi/Sinop
62.Alanya Kalesi/Antalya
63.Damlataş Mağarası/Alanya
64.Düden Şelalesi /Antalya
65.Kurşunlu Şelalesi/Antalya
66.Alanya Kalesi/Alanya
67.Manavgat Yaylalar/Anyalya
68.Avanos/Nevşehir
69.Göreme/Nevşehir
70.Uçhisar/Nevşehir
71.Ortahisar/Nevşehir
72.Ürgüp/Nevşehir
73.Soğanlı Vadisi/Nevşehir
74.Ihlara Vadisi/Nevşehir
75.Gülşehir/Nevşehir
76.Samsat Höyük/Adıyaman
77.Besni Kalesi /Adıyaman
78.Pirin Kaya Mezarları/Adıyaman
79.Gerger Kalesi/Adıyaman
80.Cendere Köprüsü/Adıyaman
81.Dupnisa Mağarası/Kırklareli
82.Dolmenler/Kırklareli
83.Aşağıpınar Höyüğü/Kırklareli
84.Kanlıgeçit Höyüğü/Kırklareli
85.Vize Kalesi/Kırklareli
86.Kıyıköy Kalesi/Kırklareli
87.Aya Nikola Manastırı/Kırklareli
88.Tekirdağ Müzesi
89.Rokaczi Müzesi/Tekirdağ
90.Namık Kemal Evi/Tekirdağ
91.Gökçeada/Çanakkale
92.Gelibolu Yarımadası Milli Parkı/Çanakkale
93.Laodikeia/Çanakkale
94.Rumeli Hisarı /İstanbul
95.Yeşil Türbe/Bursa
96.Yeşil Cami/Bursa
97.Uşak Kanyonu
98.Melen Çayı
100.Giresun Kalesi
101.Trebolu Kalesi
102.Enez
103.Bozburun
104.Manyas
105.Kadifekale /İzmir
106.Agora /İzmir
107.Mevlana Müzesi/Konya
108.Uludağ//Bursa

Türkiyenin tarihi eserleri


 Ülkemizde yerleşim hayatının çok eski tarihlere kadar uzanması ve çok çeşitli uygarlıkların yönetimi altına girmesi ören turizmine konu oluşturan antik kentlerin oldukça geniş bir sayı oluşturmasını sağlamıştır. Bu antik kentlerden Truva (Çanakkale), Bergama (İzmir), Efes (Kuşadası), Milet, Didim (Aydın), Ege kıyı bölgesinde, Kaunos (Köyceğiz), Phaselis, Perge, Aspendos, Side (Antalya), Akdeniz kıyılarında, Nemrut Dağı harabeleri (Adıyaman, son yıllarda terör olayları nedeniyle ziyaretçi sayısında büyük ölçüde azalma olmuştur.), Alacahöyük, Boğazköy (Çorum) iç kesimlerde en çok ziyaret edilen antik kentlerdir.


    Ülkemizde eski devirlerde kurulmuş savaş ve depremler sonucu yıkılmış ve defalarca tekrar kurularak günümüzde insanın eseri olarak bir tepe oluşturmuş höyük adıverilen tarihi yerleşmelere de rastlanır. 800 dolayında yeri bulunmuş höyük olan ülkemizde zaman zaman yapılan kazılardan elde edilen eserler müzelerde sergilenmektedir. Bu höyüklerden Çatalhöyük (Konya), Kültepe (Kayseri), İkiztepe (Samsun), Çavuştepe (Van) başlıcalarıdır. Ayrıca ilk yerleşim izlerine rastlanan bazı mağaralar da (Karain, Beldibi, vb.) bulunmaktadır.


    Yurdumuzda çok sayıda tarihi eserlere de rastlanır. Bunlar kale, köprü, han, kervansaray, çeşme, camii, manastır ve benzeri eserlerden oluşur. Bunlardan Meryem Ana ile ilgili dinsel bağlantılar çok sayıda hacı adayını çekerken, Noel Baba'nın piskoposluk yaptığı Demre, tüm ulaşım zorluklarına karşın Sümela Manastırı, kaya kiliselerin yer aldığı Kapadokya ve Ihlara Vadisi, HacıBektaş-ı Veli Türbesi, Mevlana Türbesi ile diğer kilise ve camiiler turizm faaliyetlerine dinsel bir içerik katar. Avrupalıve Amerikalıturistelerin en çok ilgi gösterdiği yerlerin başında gelen müzeler ise genellikle büyük şehirlerimizde toplanmıştır. Ülkemizde ilk arkeolojik müze 1891 yılında açılan İstanbul Arkeoloji Müzesidir. Bu müzemizi 1924 yılında açılan Topkapı Sarayı Müzesi ve 1928 yılında açılan Ankara Etnografya Müzesi izlemiştir. Günümüzde 90 dolayında müzenin yer aldığıülkemizde turistlerin en çok ziyaret ettikleri müzeler İstanbul'da Osmanlı dönemine ait eserlerin sergilendiği Topkapı Sarayı ve müzesi, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı, Arkeoloji müzesi, Beyazıt Etnografya müzesi, Türk-İslam eserleri müzesi, Ayasofya müzesi, Askeri müze, Ankara'da Etnografya Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Hitit Müzesi, Anıtkabir Atatürk Müzesi, Konya Mevlana müzesi, Antalya'da Arkeoloji Müzesi sayılabilir.

    Ülkemizde çeşitli tarihlerde düzenlenen festival ve fuarlarda gerek iç turizmi hareketlendirmek gerekse tatil amacıyla gelenlerin kalışsüresini uzatarak, turizm gelir lerinin arttırılmasına çalışılır. İstanbul festivali (15 Haziran-20 Temmuz), İzmir Uluslararası Fuarı (20 Ağustos-20 Eylül), Antalya festivali (25 Mayıs-5 Haziran), Konya Mevlana Haftası (12 Aralık-17 Aralık) bunların başlıcalarıdır.

Bayezit Camii
Sultan Bayezit ll'nin Edirne'de yaptırdığı Bayezit Camii ile buna bağlı medrese, şifahane v.b.'den oluşan eserler topluluğu.

Sultan Bayezit Camii ve külliyesi 1484-1488 yıllarında Mimar Hayrettin tarafından yapıldı. Külliyenin bütünü 100 kadar kubbe ile kaplıdır. Caminin kubbesinin çapı 22,55 metredir, yanıbaşında küçük avlulu bir medrese ve biraz açığında geniş avlulu bir şifahane vardır. Sultan Bayezit II bu külliyenin yönetimi için 167 görevli atamıştı. Buradaki Tıp Medresesi'nde okuyan öğrenciler hastahanelerde staj görüp yetişirlerdi. Ülkenin ünlü bilginleri Bayezit medreselerinde müderrislik (profesör) ederlerdi.


ŞİFAHANE

Bayezit külliyesine bağlı şifahanede akıl ve ruh hastaları tedavi görürdü. Tedavi aracı olarak müzik, çiçekler, çeşitli av etleri ve ilaçlar kullanılırdı. Şifahanenin başlıca tedavi aracı müzikti. Bilindiği gibi XIX. yy.a kadar Avrupa'da akıl ve ruh hastalarına çok kötü muamele edilirdi. Buna karşılık Osmanlı ülkesinde bu hastalara her zaman iyi davranılırdı. Hastaları müzikle tedavi etmek için şifahanede hanende (şarkı söyleyen) ve sazende (çalgı çalan) olarak 10 görevli bulunuyordu. Bunlardan üçü şarkı söyler, diğerleri çalgı çalarlardı (ney, keman, muskar, santur, cenk, cenk santur, ud).


Tedavide çiçeklerden de yararlanılırdı. Çiçeklerin yalnız rengi değil kokusu da hastalar üzerinde iyi etki bırakırdı. En çok kullanılan çiçekler sümbül, lâle, reyhan, karanfil, şebboy, nesrin, yasemin, deveboynu, zerrindi.


Av etlerine gelince, her hasta için hekim öğüdüne göre özel tarzda pişirilen çeşitli yabani kuş etleri kullanılırdı: keklik, turaç, sülün, kaz, ördek v.b. Bu arada memeli hayvanlardan geyik etine de yer verilirdi.


Şifahanenin eczane kısmı da çok işlekti. Haftanın iki gününde eczaneden her isteyene bedava ilaç verilirdi, ilaçlar burada hazırlanır, bunun için yüklü bir hammadde stoku bulundurulurdu. Sultan Bayezit II eczanede herkesin görebileceği yere bir yazı astırmıştı. Bu yazıda, muhtaç olmadığı halde her kim bu eczaneden ilaç alır da ticaret maksadı ile kullanırsa o kimsenin sakat kalıp fakir düşmesi dileği belirtiliyordu. Padişah ilencinden çok korkulduğu için fakir olmayanlar bedava ilaç almaktan çekinirlerdi.


Tıp medresesinin tedavi merkezi olan dârüşşifa, kubbeli ve altı hücreli bir yapıdır. Hücrelerdeki akıl hastalarının birbirini görmemesi sağlanmıştır. Ortadaki havuzun çevresinde yer alan saz sanatçıları müzikle tedavi yapmış olurlardı.


Selimiye Camii

Edirne'deki ünlü Türk camii.


Kanunî Süleyman'ın oğlu Selim II tarafından Edirne'de ünlü mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii, selâtin camilerinin en ünlülerinden biridir. Yapımı 1569'dan 1675'e kadar 6 yıl sürmüş ve yaptıran padişahın adıyla anılması için de Selimiye adı verilmiştir.


Mimar Sinan bu camiyi yaparken o zamana kadar hiç bir mimarın başa*ramadığı bir işi başarmış, önceki bü*yük cami ve kiliselerde görülmemiş bir ustalıkla bütün camiyi tek bir kubbeyle örtebilmiştir. Bu yüzden Mimar Sinan'ın şöyle dediği söylenir: «Şehzade Camii'ni çıraklığımda, Süleymaniye Camii'ni kalfalığımda, Selimiye'yi ustalığımda yaptım».


Gerçekten de o zamana kadar bu gibi eserlerde ana kubbe kademeli olarak yarım kubbelerin üstünde yükselirdi. Sinan, bu camide ana kubbeyi 8 filayağına dayanan sekiz köşeli bir kasnak üzerine oturtmuştur. Kasnak filayaklarına, filayakları da dış desteklere kemerlerle bağlanmıştır. Kubbenin yüksekliği 15,86 m'dir (Ayasofya'nın kubbesinden l m daha yüksek). Caminin içi İznik çinileriyle süslenmiştir.

ÜÇ ŞEREFE ÜÇ MERDİVEN

Caminin dört köşesinde yer alan dört minarenin dördü de üç şerefelidir. Giriş kapısının iki yanındaki minarelerin üç şerefesine üç ayrı merdivenle çıkılır. Öteki minareler birer merdivenlidir; her birinin yük*sekliği 70,889 m'dir. Minarelerin kubbeye yakınlığı camiye ayrı bir estetik güzellik vermektedir.

Selimiye bir külliye olarak yapılmıştır. Taş duvarlarla sınırlı geniş avlunun içinde dârülsıbyan (çocuk okulu), dârülkurra (Kur'an kursu) ve medrese vardı. Ortasında oymalarla süslü bir şadırvan bulunan revaklarla çevrili Selimiye Medresesi şimdi müze haline getirilmiştir. Caminin cümle kapısı mermer sarkıtlarla süs*lenmiştir. Avlunun dış kapısında bile ince bir işçilik göze çarpar.







Türkiye haritaları


Akarsular



Dilsiz Bölge Haritası



Sönmüş Volkanlar ve Dağlar



Akarsularımız



Fay Hatları



Turistik Harita



Türkiyenin Uydu Haritası



Türkiyenin Toprak Haritası



Türkiye Nüfus Yoğunluğu




6 Aralık 2012 Perşembe

AKSARAY - Güzelyurt ilçesinin tarihi yerleri

Hitit, Pers, Kapadokya krallığı, Eski Yunan, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan bir coğrafyanın tam ortasında yer alıyor Güzelyurt, eski adıyla Gelveri. Aksaray’a 35, Nevşehir’e 70 km. mesafede. Yeraltı şehirleri, kaya oyma yazıları, geleneksel Bizans stili binaları, kiliseleri, manastırı, Ihlara Vadisi, peri bacaları, zengin kültürel gelenekleri, etkileyici coğrafi yapısı ve muhteşem gün batımıyla bu güzel kasaba, yolu özellikle Kapadokya’ya düşenlerin keşfetmeleri gereken bir arka bahçe. Eski bir Rum köyü olan Güzelyurt, bir dönem ticari merkez olarak da öne çıkmış, ama esas önemi Hıristiyanlığın yayılmasıyla baba ve oğul Gregorios ile başlıyor. Fikirleri, mektupları, ilahileriyle Hıristiyanlığın gelişimine, Ortodoks mezhebinin doğumuna, kilise müziklerinin ilk örneklerine öncülük eden Gregorios, öylesine başarılı bir dini sistem yaratmış ki yalnızca Güzelyurt merkezde 48 kilisenin varlığı saptanmış. 4.5 km. uzunluğundaki Manastır Vadisi ise, manastırı, onlarca kilisesi ve binlerce inananıyla ilk manastır yaşamının örneği olmuş.
MÜBADELENİN ETKİLERİ
Güzelyurt, Kapadokya’nın tüm özelliklerini bir araya toplamış. Tarihin ve doğanın birbirini bütünlediği Güzelyurt’taki kaya oymaların Hıristiyanlık döneminde yapıldığı belirlenmiş olmakla beraber, tarihini kesin olarak söylemek mümkün değil. Ancak söylentiye göre IV. yüzyılda Kayseri Başpiskoposu olan Saint Baslle, Atina ve İskenderiye gezilerinden sonra Hıristiyanlık için en iyi hayat yolunun şehirlerden uzakta, doğal koşullar içinde bulunduğu görüşünden hareket ederek Ürgüp çevresine yerleşmiş. Daha sonra çeşitli yerlerden gelen Hıristiyanlar da onu takip etmiş ve bölge önemli bir yerleşim merkezi haline gelmiş.
Güzelyurt’ta hayat 1924 Mübadelesi’yle büyük oranda değişmiş. Mübadeleden kısa bir süre önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldığı özel izinle para bastıracak kadar güçlü olan kilise ve halk, mübadele sonrasında Yunanistan’a Kavala’ya göçmüş ve “Nea Kalvari” adıyla yeni bir köy kurmuşlar. Yeni yurtlarına Güzelyurt’taki kilisenin aynısını inşa eden Rumlar, buradan götürdükleri kutsal eşyaların teşhir edildiği bir müze de kurmuşlar.




Trekking rotası
İlçe merkezinin 2 km. kadar güneybatısından başlayan Manastırlar Vadisi, çok bilinmeyen bir trekking rotası. Trekking uzmanlarının Küçük Ihlara olarak nitelendirdiği bu coğrafya, gökyüzüne uzanan kaya duvarlarına oyulmuş kiliseleri, doğal hayatı ve el değmemişliğiyle keşfedilmeye değer. Güzelyurt’a yaklaşık 7 km. mesafedeki Kızıl Kilise’den başlayan rota boyunca tarih, doğa ve insanın el birliğiyle yarattığı bir mucizeye tanık olacaksınız.

AKSARAY - Gülağaç İlçesinin Tariçesi ve tarihi yerleri


Ilçemizin Cumhuriyet tarihinden önceki tarihinin ayrintili bir çalismasi olmamasina ragmen bugüne kadar elde edilen tarihi,arkeolojik kaynaklardan azda olsa bazi bilgiler elde edilmistir. 
Ilçemize bagli Gülpinar,Demirci,Saratli kasabalari civarinda bulunan tarihi kalintilar ilçemizin tarihinin M.Ö.kadar uzandigini göstermektedir.

Anadolu topraklarinda hüküm süren her uygarlik ilçemizde çesitli izler birakmistir.Tarihi vesikalar incelendiginde ilçemizin tarihini Osmanli Imparatorlugundan itibaren izlemek mümkün olmaktadir.Fakat Ilçemize bagli kasabalardaki kalintilar Ilçemizin tarihi hakkinda daha derinlemesine bir arastirmaya ihtiyaç oldugunu ortaya koymustur. 





Istanbul Basbakanlik arsivinde 387 numarada kayitli Kanuni devrine ait defterin 124-139 sayfalari arasinda Aksaray liva'sinin anlatildigi bölümde Ilçemiz Aksaray kazasinin Bekir nahiyesine bagli Agaçli köyü olarak geçmektedir.
 Ilçemiz adinin Kanuni devrinde de "AGAÇLI" olarak geçmesi, Ilçemizin çok eski zamanlardan beri yesil,agaçlik ve yerlesime müsait bir yer oldugunu göstermektedir.Defterin Bekir nahiyesini anlatan bölümünde Agaçli köyü ile birlikte zikredilen Demirci,Kizilkaya,Sorsofi,Hacip köyleri suanda ilçemize bagli Demirci, Kizilkaya, Sofular ve Gülpinar kasabalaridir. Bu devirde Bekir nahiyesinde 36 köy 16 mezra oldugu bu köylerden 605 hane müslüman, 36 hane gayri müslim bulunduguda zikredilmistir. 
 Ilçemiz Osmanlinin son zamanlarinda Nigde vilayet sancagina bagli iken 1920 yilinda Aksaray'in müstakil sancak olmasiyla Aksaray'a bagli olarak kalmistir. 1924 yilinda vilayetler kurulurken Aksaray Vilayet olmus daha sonra 1933'de Aksaray'in vilayetligi alinarak Nigde Iline bagli bir ilçe olarak kalmistir. Ilçemizde Agaçli köyü olarak Aksaray Ilçesine baglanmistir. 1957 yilinda Ilçemiz Kasaba olmus, Aksaray'in Il olmasi ile Ilçemizde Bakanlar Kurulunun 09.05.1990 tarih ve 3644 sayili Kanunla Merkezi Agaçli olmak üzere Gülagaç ismiyle Ilçe statüsüne kavusturularak Aksaray Iline baglanmistir.


Aksaray- Eskil İlçesinin Tarihçesi


Eskil, Aksaray İline Bağlı bir ilçedir. Eski kaynaklarda daha ziyade Eski İl olarak geçen Eskil’in ilk kurulduğu yer bugün Gavuröreni olarak bilinen ve İlçenin daha kuzeyinde, Tuz Gölünün yakınında bulunan mevkiidir. Anadolu Selçuklu Hakimiyeti ile birlikte Sultan II. Kılıçarslan tarafından Eskil ve çevresine Türk boyları yerleştirilerek bölge Türkleştirilmiştir. Selçuklular zamanında Eskil’ in Karaman Vilayetine bağlı Esb-Keşan Kazalar grubuna merkezlik yaptığı İstanbul Başvekalet arşivi İl Yazıcı defterinde belirtilmektedir. Geniş yerleşim yerlerine sahip Eskil'de tarihi kalıntılara rastlanılmaktadır. Böğet Köyü, Ortakuyu, Köşk, Hüyüklü, Mutlu, Çulfa, Sağsak ve Tosun Yaylalarında höyükler mevcut olup, mimari eser kalıntılarına rastlanılmaktadır.



Ortakuyu yaylasında Bizanslılardan kalma Tiyatro kalıntıları bugünde mevcuttur. Bağdat yolu olarak bilinen tarihi yolun taş döşeli kısımlarına Bayramdüğün mevkisinde de rastlanılmaktadır
Eskil Merkezinde Selçuklular zamanından kalma Ulu Camii mevcuttur.
Eskil 1929 yılında belde statüsüne kavuşmuştur. Aynı tarihte Eskil Belediyesi kurulmuştur. 1989 yılına kadar Karakol, Taşkapu ve Taşkesik mahalleleri mevcutken bu tarihte mahalle sayısı 11’e yükseltilip, Merkez (5 Yayla), Karşıyaka (2 Yayla), Cumhuriyet (9 Yayla),Mimar Sinan (3 Yayla), Fatih (11 Yayla), Mithatpaşa (7 Yayla), Zafer (5 Yayla), Fevzi Çakmak (7 Yayla), Yıldırım (10 Yayla), Hürriyet (8 Yayla), İstiklal (10 Yayla) şeklinde düzenleme yapılmıştır. İlçeye bağlı Eşmekaya Belediyesi 1971 yılında kurulmuştur. Cami-i Kebir ( 4 Yayla), Yenimahalle (4 Yayla), Kayacık (3 Yayla), Yeşilyurt (6 Yayla) olmak üzere 4 mahalleden oluşmaktadır.
Eskil 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla ilçe statüsüne kavuşmuştur.
İlçenin nüfusu 2008 genel nüfus sayımına göre 25.517'dir. Bunun 17.098'i ilçe merkezinde, kalan kısmıysa ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır.
İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; 1 belde, 4 köy ve ? mahalleden oluşmaktadır. Eskil'in tek beldesi Eşmekaya'dır. Köyleri ise: Başaran, Güneşli, Ortakuyu ve Böğet'tir.
Eskil 1929 yılında belde statüsüne kavuşmuştur. Aynı tarihte Eskil Belediyesi kurulmuştur. İlçeye bağlı 1 belde ve 8 köy bulunmaktadır. Merkez İlçe Belediyesi toplam ilçe yüzölçümünün yaklaşık 2/3 ünü kapsamaktadır. Merkeze bağlı 11 mahalle mevcuttur. Merkez, Karşıyaka, Cumhuriyet, Mimar Sinan, Fatih, Mithat Paşa, Zafer, Fevzi Çakmak, Yıldırım, Hürriyet ve İstiklal Mahalleleri.
İlçeye bağlı Eşmekaya Belediyesi 1971 yılında kurulmuştur. Camiikebir, Yeşilyurt, Yeni Mahalle ve Kayacık olmak üzere 4 mahalleden oluşmaktadır. Bu mahallelere bağlı 14 yayla bulunmaktadır.
Eskil İlçesine bağlı 8 adet Köy bulunmaktadır. Böğet, Başaran, Güneşli, Bayramdüğün, Celil, Çukuryurt, Katrancı ve Sağsak. Bu köylere bağlı 14 yayla bulunmaktadır.
Celil, Çukuryurt ve Bayramdüğün yerleşim yerleri 23.11.2006 tarih ve 2006/11308 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 13.12.2006 tarih ve 26375 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanması ile Sağsak ve Katrancı yerleşim yerleri ise 15.01.2007 tarih ve 2007/11588 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 26.01.2007 tarih ve 26415 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanması ile bağlı oldukları Mahallelerden ayrılarak Bağımsız Köy haline getirilmişlerdir[2].

AKSARAY- Ağaçören Tarihi YerLeri



     Ağaçören İlçesi 1989 da kurulmuştur. M.Ö. 3.yüzyıl ve 4.yüzyıl Hititler zamanında yerleşim alanı olarak kullanılmış olup,daha sonraları Bizanslılar zamanında Kapadokya Bölgesi içinde kalmıştır. Bu zamanlara ait bölgeler ilçe sınırları içinde kalan Taşkale veKilise mevkiinden çıkan bulgulardan elde edilmiştir. Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri ile beraber bu bölgede Oğuzların Peçenekkoluna mensup Türkmenler 12. yüzyıldan itibaren yerleşmeye başlamışlardır ve Anadolu Selçuklularına bağlı olarak kalmışlardır. Bu devletin yıkılması ile bölgeye Karamanoğulları hakim olmuşlar ve daha sonra Kadı Burhaneddin Beyliği hakimiyeti altında bulunmuşlardır. Bölgenin ismi Osmanlı İmparatorluğu zamanında 15. yüzyıl’da Fatih

Sultan Mehmet döneminde Panlı olarak geçmiştir. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra bölge düşman işgaline uğramamıştır. Fakat, işgal altında bulunan bölgelerdenPANLI’ya çok sayıda göç olmuştur. İlçemiz 1961 yılına kadar Panlı adıyla anılmış,daha sonra ismi Ağaçören olarak değiştirilmiştir.Ankara İli Şereflikoçhisar İlçesine bağlı bir kasaba iken 15 Haziran 1989 tarih ve 3578 Sayılı Kanun ile il olan Aksaray’a ilçe olarak bağlanmıştır.

5 Aralık 2012 Çarşamba

Bolu tarihi yerleri


1-BOLU TÜRK DÖNEMİ TARİHİ ESERLERİ TÜRK DÖNEMİ ESERLERİNİN GENEL LİSTESİ:
Arkeolojik buluntulara göre Bolu tarihi, Eski Tunç Çağına kadar uzanmaktadır. Bugünkü Turizm ve Otelcilik M.Y. Okulunun bulunduğu alanda yer alan küçük bir höyükte ele geçmiş olan ve halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde “BOLU KABI” ismiyle sergilenen pişmiş toprak eser M.Ö. 3000 yılına tarihlendirilmektedir.
BOLU MERKEZ

A- CAMİLER :
1- Tabaklar Camisi
2- Sultanzade (Somuncu) Camisi
3- Aktaş Camisi
4- Karamanlı Camisi
5- Ağda Camisi
6- İmaret Camisi
7- Saraçhane Camisi
8- Kadı Camisi
9- Yıldırım Bayezid (Büyük)Camisi
10-Ilıca Camisi
11-Çepni Köyü Camisi
12-Keçeci Mehmet Camisi
13-Karaköy Cuma Camisi

B- HAMAM - ÇEŞME :
1- Kızılay Hamamı
2- Tabaklar Hamamı
3- Sultan Hamamı
4- Orta Hamam
5- Çeşme (8 adet)
6- Şadırvan (l adet)

C- HANLAR :
1- Aşağı Taşhan
2- Yukarı Taşhan

D- TÜRBE - HAZİRE :
1- Aktaş Türbesi
2- Semerkant-ül Buhara Türbesi
3- Kasım Dede Türbesi
4- Ümmi Kemal Türbesi
5- Gölyüzü Türbesi
6- Hayreddin-i Tokad-i Türbesi
7- Şehitlik Anıtı

E- SİVİL MİMARİ :
1- Tarihi Konut (32 adet)

F- İDARİ YAPI :
1- Hükümet Konağı
2- Adliye Binası
3- Güzel Sanatlar Galerisi Binası

GEREDE İLÇESİ

1- Aşağı Tekke Camisi ve Türbesi
2- İnköy Camisi
3- Yukarı Hamam
4- İkinci Avşar Köyü Çeşmesi
5- Çoğullu Köyü Köprüsü
6- Yukarı Tekke Köyü Camisi ve Türbesi
7- Aşağı Hamam
8- Kiliseli (Tüccar) Hanı

GÖYNÜK İLÇESİ

A- CAMİLER :
1- Sof Ali Camisi
2- Kayabaşı Camisi
3- Çeşme Camisi
4- Kebkebirler Camisi
5- Gazi Süleyman Paşa Camisi
6- Hacı Kadın Camisi
7- Hacı Abdi Camisi

B- HAMAM - ÇEŞME :
1- Gazi Süleyman Paşa Hamamı
2- Çeşme (2 adet)

C- HANLAR :
1- Eski Han

D- TÜRBE - HAZİRE :
1- Akşemseddin Türbesi
2- Ömer Sekkin Türbesi
3- Tabak Dede Türbesi
4- Hazire (3 Adet)

E- SİVİL MİMARİ :
1- Tarihi Konut (111 Adet)
2- Saat kulesi

F- İDARİ YAPI :
1- Hükümet Binası
2- Eski Halk Eğitim Merkezi Binası

MENGEN İLÇESİ

1- Bölükören Köyü Camisi
2- Kayabükü Köyü Camisi
3- Yunusiye Haziresi

MUDURNU İLÇESİ

A- CAMİLER :
1- Kanuni Sultan Süleyman Camisi
2- Asılbey Camisi
3- Hatice Hatun Camisi
4- Yıldırım Bayezid Camisi
5- Dereçetinören Köyü Camisi
6- Samsa Çavuş Camisi

B- HAMAM - ÇEŞME :
1- Yıldırım Hamamı
2- Tarihi çeşme (2 Adet)

C- TÜRBE - HAZİRE :
1- Abdurrahim Tirsi Baba Haziresi
2- Kanuni Sultan Süleyman Camisi Haziresi
3- Şeyh İmran Veli Haziresi
4- Samsa Çavuş Türbesi

D- KÖPRÜ :
1- Hızırfakı Mahallesi Köprüsü

E- SİVİL MİMARİ :
1- Tarihi Konut (206 Adet)

SEBEN İLÇESİ

1- Çarşı Camisi
2- Korucuk Köyü Camisi
3- Nimetli Köyü Camisi

YENİÇAĞA İLÇESİ

1- Eskiçağa Yıldırım Camisi
2- Eskiçağa Yıldırım Hamamı
3- Eskiçağa Türbesi

2- BOLU'NUN TÜRK MİMARİSİ AÇISINDAN ÖNEMİ:
Bolu ve çevresinde ilk fetih yılları ve Selçuklu dönemine ait hiçbir eser bulunmamaktadır. 14.yy başlarından itibaren Osmanlı Beyliği akınlarının başladığı bölge, 1326 yılında beylik topraklarına katılmıştır. Bolu ve çevresinin Osmanlı Beyliğinin ilk yerleşme alanlarından olması nedeni ile, İlk Devir Osmanlı Mimarisini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.
Osmanlı'nın ayakta kalmış ilk mimari eserlerinden biri Mudurnu ilçesi, Güveytepe köyünde yer alan Samsa Çavuş Camisidir. Bu eser Osman Gazi dönemine tarihlenmektedir. Bolu'da Osmanlı Beyliğine ait orijinal plan ve görünümünü koruyan diğer bir eserde Orhan Gazi döneminden kalan Göynük Süleyman Paşa Hamamıdır. Bolu'da Orhan Gazi döneminin farklı bir özelliği de "Çandı" denilen büyük ağaç kütüklerinin uçları kertilerek çivisiz olarak birbirine geçirilmek suretiyle inşa edilen binalardır.
Kökleri Doğu Türkistan’a kadar uzanan bu tarz mimari özellikle Akçakoca'nın fethettiği Sakarya ile Karadeniz Ereğli’si arasındaki bölgede cami uygulaması olarak görülmektedir. Bolu'da bu tarz mimari ile yapılmış 19. yy’a ait çok sayıda köy ve yayla evi de bulunmaktadır. Osmanlı mimarisinin Bolu'da en parlak dönemi Yıldırım Bayezid devridir. (Şehzadelik Devri) Bu dönemde imar faaliyetleri artmış ve klasik Osmanlı mimarisine mihenk taşı olabilecek çok önemli adımlar atılmıştır.
Bu döneme ait bazı eserler: Bolu, Yıldırım (Büyük) Camisi ve Hamamı (Orta Hamam), Mudurnu Yıldırım Camisi ve Hamamı, Eskiçağa Yıldırım Camisi ve Hamamı, Gerede Yıldırım Camisi ve Hamamı. Bolu ve çevresinde Yıldırım Bayezid Devrinden sonra, Klasik ve Son devire ait çok sayıda eser bulunmasına rağmen, bunlar Mimari açıdan aynı dönemlerde yapılmış İstanbul, Edirne Bursa gibi şehirlerde yapılanlar kadar önem arz etmezler.
Bu dönemlere ait zikre değer bazı eserler ise; Göynük Ömer Sekkin Türbesi (1449). Göynük Akşemseddin Türbesi (1464)., Kadı Camisi (16.yy.), Ilıca Camisi (1510)., Karaköy Cuma Camisi (1562)., Aşağı Taşhan(1750) ve Yukarı Taşhan (1804)dır. Ayrıca Bolu Merkez, Mudurnu, Göynük ilçeleri 19.yy ile 20.yy. ilk yarısına tarihlenen çok sayıda geleneksel Sivil Mimari Örneğine sahiptir. Kentsel Sit Alanı olarak koruma altına alınan bu evler, geçmişi günümüzde yaşatan, Türk halkının hayat tarzını, geleneklerini yansıtan önemli vesikalardır.

3- BOLU TÜRK DÖNEMİ MİMARİ ESERLERİ:
CAMİLER
Samsa Çavuş Camisi : Mudurnu ilçesi, Güveytepe köyü yakınında bulunmaktadır. Hakkında yazılı bir belge bulunmayan Cami, halkın ilgisi ile günümüze kadar Samsa Çavuş ismi ile yaşatılmıştır. Osmanlı Devletinde ilk çavuş unvanını taşıyan, ömrünü Sakarya boyunu tutmakla geçirmiş, Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından Samsa Çavuş'un Sakarya nehrinin kuzeyinde Çavuş deresi üzerinde bir cami ve hamam yaptırdığı bilinmektedir. Bolu Salnamesinde de Samsa Çavuş Camisi ismi ile bahsedilen bu caminin Samsa Çavuş tarafından yaptırıldığı kuvvetle kabul edilmektedir.
Kareye yakın dikdörtgen planlı bir cuma mescididir. 8 - 8.5 m. ölçülerindeki duvarlar 78 cm. kalınlıkta olup moloz taşıyla, üç sıra meşe hatıllı olarak yapılmıştır.

Bolu Yıldırım Bayezid Camisi (Büyükcami): Bolu Yıldırım Camisi,Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan medrese ve kütüphaneden oluşan mimari bir külliyenin merkezidir. Yıldırım Bayezid Bolu'da yaptırmış olduğu hamam (Orta Hamam) ve 30 dükkanı bu külliyenin ihtiyaçlarının karşılanması için vakfetmiştir. Yıldırım Bayezid'ın yaptırmış olduğu cami 1891 yılında yanınca, tamamen yıktırılmış ve 1899-1900 yılında bugünkü tek kubbeli cami yapılmıştır. İlk şeklinin ahşap olduğu tahmin edilen bu cami 1944 depreminde büyük hasar görmüştür. Kubbe payandaları ve köşe kuleleri kaldırılmış, taş olan kubbe kasnakları sıvanmıştır. Orijinal görünümünü epeyce kaybeden caminin medrese ve kütüphanesinden herhangi bir iz bulunmamaktadır. 12 Kasım 1999 depreminde hasar gören cami restore edilmiş ve 2002 yılının Ramazan ayında hizmete açılmıştır.

Mudurnu Yıldırım Bayezid Camisi (Büyük Cami): Yıldırım Bayezid tarafından şehzadeliği zamanında 784 H.(1382) yılında Hamam ve Medrese ile birlikte yaptırılmıştır. Şehrin merkezinde yer alan bu caminin kitabesi olmamakla beraber biraz ilerisinde bulunan hamamın kapısı üzerindeki kitabe ve vakfiye özetine göre tarihlendirilmektedir. 1776, 1839, 1900 ve 1956 yıllarında onarım görmüştür. Doğusunda bulunması gereken medrese mevcut değildir. Cami kareye yakın dikdörtgen planlı bir ana mekan ve üç bölümlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. 20.70 m. olan ana mekanı tromplarla geçilen 19.43 m. çapındaki yüksek kasnaklı bir kubbe kaplamaktadır. Bu da klasik Osmanlı Döneminde olgunlaşan mekan birliği düşüncesinin ilk adımlarındandır.
Bu kadar büyük bir alanı kapatmak için cami duvarları oldukça alçak ve kalın tutulmuş, içeride duvarlara eklenen payelerle taşıma gücü artırılmıştır. Bu payeler yine Osmanlı mimarisinin doruğa ulaştığı 8 istinatlı camilerin ilk denemelerindendir. Üç bölümlü son cemaat yeri kubbelerle örtülü olup, ortadaki kubbe daha küçük ve dilimli, yanlardakiler ise daha büyük ve yüksek kasnaklıdır. Kuzeye üç sivri kemerle açılan son cemaat yeri; asıl mekana göre daha alçak olup, bu kademeli görünüm yine Klasik devirdeki piramidalleşme olgusunun Erken dönemdeki ilk belirtilerini taşır.

Eskiçağa Yıldırım Bayezid Camisi : Yeniçağa ilçesi, Eskiçağa köyünde yer almaktadır. 791 H. (1388) de Yıldırım Bayezid adına yaptırılan cami, zaman içerisinde gördüğü onarımlarla orijinalliğini büyük ölçüde yitirmekle birlikte, ilk planını korumaktadır. Dikdörtgen planda, kırma çatılı basit bir yapıdır.

Göynük Süleyman Paşa Camisi : Göynük İlçe merkezinin doğusunda Akşemseddin Türbesinin yanında yer alan cami, vakıf kayıtlarına göre ilk olarak 1331-1335 yılında yapılmış, fakat muhtemelen ahşap olan bu cami yıkılmış olduğundan yerine Sultan II. Abdülhamit'in emri ile bugünkü cami yapılmıştır. 17.70 x 16.10 m. boyutlarındaki yapı Geç Devir mimarisinin karakteristik özelliklerini aksettirmektedir.

Kadı Camisi : Bolu merkezinde yer alan cami Mimari karakterine göre XVI. yy’a tarihlenmektedir. Bolu Livası Salnamesine göre eser Demirtaş Paşazade Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı caminin mihrap bölümü beş kenarlı olarak dışa taşkındır. Tamamıyla kesme taştan inşa edilen cami, düz ahşap tavanlı, kırma çatısı Marsilya kiremit örtülüdür.
Kalan izlerden bugün ahşap olan üst örtünün evvelce kubbeli olduğu, fakat eserin büyük tahribata uğraması sonunda yeniden yapılırken ahşap tavanlı yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Caminin ilk şeklinin 3 bölümlü son cemaat yerine sahip olduğu kuzey cephe önünde kalan sütun kaidelerinden anlaşılmaktadır. Caminin taç kapısı sivri kemerli eyvan şeklinde olup iki kenarı mihrabiyelidir. Pembe mermerden söveli, lamba zıvana şeklinde geçmeli basık kemerli cümle kapısının ahşap kapı kanatları, Osmanlı kündekari işçiliğinin güzel örneklerinden birini teşkil eder.

Ilıca Camisi : Bolu merkezinin 5 km. güneyinde Karacasu'da yer alan cami İsfendiyaroğlu Kızıl Ahmet Paşa Beyin oğlu Musa Paşa tarafından 916 H.(1510-1511) yılında yaptırılmıştır. 1944 depreminde büyük hasar gören cami 1960 da eski ölçülerine göre yeniden inşa edilmiş ve kitabesi aynen yeni binaya monte edilmiştir. Moloz taştan, kare planlı küçük bir camidir. Sadece cümle kapısı kesme taş olup beden duvarlarından çıkıntı yapmaktadır.

Karaköy Cuma Camisi : Bolu'nun 7 km. batısında Karaköy'de yer alan cami giriş kapısı üzerinde yer alan çini kitabesine göre 970 H.(1562-1563) tarihinde Musa Paşa oğlu Mehmet Bey'in annesi tarafından Cuma Camisi olarak yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, moloz taş örgülü camiyi üstten kiremitli bir çatı örtmektedir. Pembe mermerden yapılmış cümle kapısı ve bu kapı üzerinde yer alan çini kitabesiyle dikkat çeken caminin eski yayınlarda 2 çini kitabesi olduğu bilinmekte ise de bir tanesi bugün mevcut değildir.
Mevcut kitabe dikdörtgen mermer bir pano içerisinde alt ve üsten Çin bulutu motifleriyle çerçevelenmiş 4 parça çiniden oluşmaktadır. Sülüs hatlı kitabede zemin koyu lacivert yazılar ise beyaz ve kiremit renklidir. Yazılar arasına yer yer yaprak ve çiçek motifleri serpiştirilmiştir. Cami içerisinde tavanlar aşı boyalı iken yenilenmiş ancak mahfilin orijinal kalan kısımlarında kırmızı yeşil renkli aşı boyaları halen görülebilmektedir. 1992 yılında cami esaslı bir onarım geçirmiştir.

Cami Kitabeleri : İnşa Kitabesi; “Bu camii şerifi Halid bin Velid (r. a) soyundan Musa Paşa oğlu Mehmed’in annesi yaptırmıştır. Bu E(a)la Hanım, Ebu Bekr’ül-Sıdd^ık (R.A.) soyundan, Sultan Selim Han’ın sadrazamı Cemali Mehmed Paşa’nın oğlu Mehmed’in kızıdır” Bu bina dokuz yüz yetmiş tarihinde tamamlandı. İkinci Kitabe (kayıptır); “Ey Rabbimiz bizden bu binayı kabul eyle. Bize inayet edip, fazlınla doğru yolu buldur. Şu camii şerif ne zaman ki tamam oldu; yüce olan Rabbimiz Allah onu kabul etsin. Hatifi gaybi tarihini şöyle düştü (İşte bu mescid elbette takva üzere tesis edilmiş bir mesciddir.) * Parantez içinde yer alan sözler, ebced hesabı ile Hicri 971 tarihini vermektedir.

İmaret Camisi : Bolu merkez, Büyükcami mahallesinde, Saraçhane camisinin güneydoğusunda yer almaktadır. Vakıf kayıtlarına göre Kızıl Ahmet Bey soyundan Şemsi Paşa tarafından 16.yy da yaptırıldığı anlaşılan cami, zaman içerisinde gördüğü onarımlarla orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Dört sıra tuğla bir sıra taş dizisinden oluşan cami beden duvarları kirpi saçakla sonlanmakta ve altta dikdörtgen çerçeveli üstte sivri kemerli, iki katlı bir pencere düzenlemesiyle dışa açılmaktadır. Dikdörtgen planlı caminin cümle kapısı üzerinde üst üste iki kartuş içerisinde iki satır sülüs kitabe yer almaktadır. Kuzey batı köşede tuğla minaresi bulunan caminin, kırma çatısı tamamen yenilenmiş olup içten II. Abdülhamid zamanında yapıldığı söylenen ahşap bir tavanla örtülüdür.

Saraçhane Camisi : Bolu merkez, Büyükcami mahallesi, Belediye meydanında yer almaktadır. Kitabesine göre 1163 H. (1750) tarihinde silahtar Mustafa Ağa tarafından ihya edildiği anlaşılan cami, Evliya Çelebi Seyahatnamesi ve Mimar Sinan'ın eserlerinin listesini veren Tezkeretül Ebniyede Mimar Sinan'ın eseri olarak görülmektedir. Bu durumda cami ilk olarak 16.yy.da Mimar Sinan tarafından yapılmış, bu caminin harap olmasıyla da Silahtar Mustafa Ağa tarafından yeniden ihya edilmiştir.
Dikdörtgen planlı cami duvarlarında aralarında tuğla hatıllar bulunan moloz taş malzeme kullanılmıştır. Kirpi saçaklarla geçilen kiremit örtülü kırma çatısı içte ahşap tavanlıdır. Kuzey cephesinde dükkanlar bulunan caminin girişi doğudan sağlanmakta ve beden duvarları sivri kemerli 2 katlı pencere düzenlemesi, köşe pahı, kuş köşkleri, doğu ve güney cephe duvarında yer alan sivri kemerli çeşmeleri ile dikkat çekmektedir. Kuzey doğusunda kesme taş kare kaideli, tuğla silindirik gövdeli minaresi yer almaktadır.

Yukarı Tekke Camisi : Gerede, Kabirler mahallesi, Vezir sokakta yer alan cami, kitabesine göre 1267 (Hicri) tarihinde Abdullah Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kerpiçten, dikdörtgen planlı caminin doğu köşesinde kesme taştan bir türbe yer almaktadır.

Tabaklar Camisi : Bolu merkez, İzzet Baysal Caddesi üzerinde yer alan cami, kitabesine göre 1310 - 1315 H. (l897) tarihinde yapılmıştır. 17.40 x 20 m. ebadında dikdörtgen planlı cami duvarları Geç Osmanlı Mimarisi karakteri taşımaktadır.


HANLAR :

Aşağı Taşhan : Şehrin merkezinde Yıldırım Bayezid (Büyük) Camisinin batısında, Yukarı Taşhan'ın güneyinde yer almaktadır. 1750 yılında eşraftan Emin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan güney köşeleri pahlı, geniş bir saçak silmesi ile sonlanan beden duvarlarının güney kenarında üçer mazgal penceresi yer alır. Güney kenar ortasında bulunan yuvarlak kemerli büyük kapının üzeri iki büyük konsol ile çıkıntı teşkil eden bir cumba şeklindedir.

Yukarı Taşhan : Aşağı Taşhan'ın kuzeyinde yer alan Yukarı Taşhan giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre 1219 H.(1804) tarihinde Serbevvab Hacı Abdullah Ağa tarafından yaptırılmıştır. 2 katlı açık avlulu bir handır. Avlu etrafını saran kare kolon payeler ve yuvarlak kemerlerin teşkil ettiği revaklar çapraz tonoz örtülüdür. Revakların arkasında odalar sıralanmaktadır. Doğu yönünde beden duvarlarında çıkıntı teşkil eden cümle kapısı yuvarlak kemerli büyük bir eyvan şeklinde avluya açılmaktadır. Cümle kapısının iki yanında kemerli 2 dükkan bulunmaktadır.

HAMAMLAR :
Süleyman Paşa Hamamı : Göynük ilçe merkezinin doğusunda Akşemseddin Türbesinin yakınında bulunmaktadır. Vakıf kayıtlarına göre 1331-1335 tarihinde Gazi Süleyman Paşa tarafından cami ile birlikte yaptırılmıştır. Cami 1875 yılındaki büyük sel baskınında yıkılınca Sultan II. Abdülhamid devrinde tamamen yenilenmiştir. Hamam orijinal ebat ve planını koruyan en eski Osmanlı Hamamlarından birisidir. 1950 den sonra yapılan esaslı bir onarımla cephe taşlarının çoğu, kat silmeleri değiştirilmiştir. Erkekler ve kadınlar bölümü olmak üzere çifte hamam olarak teşkil olunmuştur.
Her iki bölümde soğukluk, ılıklık ve sıcaklık kısımlarından oluşmaktadır.
Bolu Yıldırım Bayezid Hamamı (Orta hamam) : Soğukluk kapısı üzerinde yer alan 2 satırlık Arapça kitabesine göre 791 H.(1389) yılında Çelebi Bayezid tarafından babası hayatta iken yaptırılmıştır. Mimarı Mudurnu Yıldırım Hamamını da yapan Ömer Bin İbrahim olup imzası giriş kapısının kilit taşındadır. Çifte hamam tarzında, dıştan moloz taşla inşa edilen küçük ölçülerdeki bu hamam, içten Mudurnu'daki kadar olmasa da oldukça zengin süslemelere sahiptir. Yakın tarihlerde onarım gören binanın çatı ve kubbe kiremitleri tamamen yenilenmiştir.

Mudurnu Yıldırım Bayezid Hamamı : Mudurnu Büyükcami mahallesinde, Yıldırım Camisinin karşısında bulunmaktadır. Erkekler kısmı giriş kapısı üzerindeki kitabe ve vakfiye özetine göre 784 H.(1382) yılında Yıldırım Bayezid tarafından Ömer bin İbrahim'e yaptırılmıştır. Yanından geçen yol kotu altında kalan hamamın erkekler kısmı soğukluğu hariç basık bir dış görünümü vardır. Yakın tarihlerde yapılan onarımla taç kapı dışındaki duvar taşları büyük ölçüde değişmiş, oluklu kiremit örtülü çatısı beton kaplanmıştır.
Ancak, gerek büyüklüğü, gerekse taç kapı ve kubbe geçişleriyle erken dönem Osmanlı hamamlarının en orijinal ve en güzel örneklerinden birisi olma özelliğini korumaktadır. Çifte hamam tarzında yapılmış bu hamam dıştan son derece basit görünümüne karşın, mukarnaslarıyla Osmanlı mimari tezyinatı tarihinde bir dönüm noktası teşkil edecek şekilde mühimdir. Osmanlı mimarisinde 15. yy’dan itibaren badem, çift badem, sarkmalar, püsküller gibi tam ve mükemmel unsurlar görülmeye başlarken, 14. yy’a ait bu yapıda mukarnas artık doruğa ulaşmış, plastikleşmiş, Selçuklu eserlerinden çok ileri bir merhaleye varmıştır.

Eskiçağa Yıldırım Bayezid Hamamı : Yeniçağa ilçesi, Eskiçağa köyünde yer alan Hamam cami ile aynı devirde 791 H.(1388) de Yıldırım Bayezid adına yapılmıştır. Küçük fakat mimari bakımından önemli bir yapıdır. İki bölümlü sıcaklıktan oluşan hamamın soğukluk bölümü yıkılarak yeniden yapılmıştır. Tepeye doğru daralan yıldızlarla dekore edilmiş kubbe, Türk üçgeni ve istiridye şeklinde tromplu kubbe geçişleri ile dikkat çeker.

Tabaklar Hamamı : Bolu merkez, Tabaklar mahallesinde yer almaktadır. 16. yy.da Tavil Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin edilen Tabaklar Hamamı, kadınlar bölümü daha küçük çifte hamam tarzındadır. Bütün duvarları moloz taş olan hamamın, saçakları silmelidir. Yol genişletme çalışması sırasında soyunmalığı yıkılmıştır.

Sultan Hamamı : Bolu merkez, Büyükcami mahallesi, Saraçhane sokağında yer alan hamam, mimari karakterine göre 16. yy.’a tarihlenmekte ve Sokullu Mehmed Paşa Vakfı olarak, vakıf kayıtlarında geçmektedir. Ön kısmı üzerinde yer alan kule şeklindeki feneri 19. yy’da eklenmiştir. Çifte hamam tarzındadır.

TÜRBELER :
Ömer Sekkin Türbesi : Göynük'te Akşemseddin Türbesinin 100 m. kadar doğusunda yer alır. Hacı Bayram Veli’nin talebesi Akşemseddin arkadaşı olan Ömer Sekkine (Bıçakçı Ömer Dede) ait olan türbe 853 H.(1449) yılına tarihlenmektedir. Yüksek platform üzerine, tamamen kesme taştan sekizgen planlı olarak inşa edilen türbe kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı önünde kare kaideli, mukarnas başlıklı iki sütuna oturan kubbeli bir revak yer almaktadır.

Akşemseddin Türbesi : Göynük ilçesi, Gazi Süleyman Paşa Camisi avlusunda bulunmaktadır. Büyük ilim adamı ve Fatih Sultan Mehmed'in hocası olan Akşemseddin, 1459 tarihinde vefat ettikten sonra 864 H.(1464) yılında türbesi yapılmıştır. Altıgen planlı türbenin kesme taştan yapılmış beden duvarlarının her kenarında sivri kemerli niş içinde dikdörtgen ve ağaç söveli pencereler yer almaktadır. Pahlı saçak silmeleri ile nihayetlenen beden duvarları üstten kurşun kaplı kubbe ile örtülüdür.
Türbenin kuzeydoğu köşesinde sivri kemerli niş içerisinde giriş kapısı yer almaktadır. Kapı üzerindeki alınlıkta inşa kitabesi bulunmaktadır. Kenarlardaki alt sıra pencerelerin üzerinde sivri kemerli alçı şebekeli ikinci sıra pencereler mevcuttur. Türbe içerisinde Akşemseddin ve oğulları Fakih ile Nurihüda Çelebilerin sandukaları vardır. Akşemseddin ait sanduka, İlk devir ahşap işçiliğinin çok güzel bir örneğidir. 2.50 X 0.50 m. boyutundaki sanduka kapıdan girince sağdadır. Ceviz üzerine kabartma yazı ve kapaklarında nar çiçeği motifleri yer alır.
Kitabeler: İnşa Kitabesi; İlahi incelikleri kavrayanların en üstünü, hakikate ermişlerin en kemallisi, Akşemseddin diye meşhur Şeyh Mehmed b. Hamza - Allah sırrını takdis etsin -, 863 (1459) senesinde Rebiülahir (Şubat) ayı sonlarında vefat etmiştir. O, 792 (1390) senesinde doğmuş olup; türbe, 868 (1464) yılında yapılmıştır
Sanduka Yazıları Başucu; Hazreti Peygamber (S.A.V.) buyuruyor ki: “İşlerinizde tereddüde düştüğünüz zaman, kabir ehlinden yardım isteyiniz.”
Ayakucu; Feylesoflardan biri demiştir ki: “İnsanın kalbini yumuşatan en tesirli öğüt, ölüler mahallesine (kabristana) bakmaktır”.
Sağ Taraf Yazısı; Hazreti Peygamber (S.A.V.)’e: “İnsanların en zahidi kimdir?” diye sorulduğunda; kendileri: 1- “Mezarlığı ve çürümeyi hiç unutmayan; 2- Dünya nimetlerinin fazlasını terk eden; 3- Baki olanı fani olana tercih eden; 4- Yarını, günlerinden saymayan (hesaba katmayan) ; 5- Ve kendini, ölüler yerine koyan kimsedir” buyurmuşlardır.
Sol Taraf Yazısı Yahya b. Muaz (Ö: 258 / 871) demiştir ki: “Şu üç şeyi yapan: 1- Kendisini terk etmeden önce dünyalıkları terk eden; 2- İçine girmeden önce ahiret evini yapan; 3- Ve, kavuşmadan önce Yaratıcısını razı eden kimse, akıllıca davranmış olur.

Ümmi Kemal Türbesi : Bolu merkez, Tekke köyünde yer alan türbe Fatih Sultan Mehmed'in hocalarından Ümmi Kemal için 15.yy.da yapılmış, ancak daha sonraki yıllarda onarımla yenilenmiştir. Altı köşeli türbe, kesme taştan inşa edilmiş olup; üzeri ahşap çatıyla örtülüdür.

Kasım Dede Türbesi : Bolu merkez, Yozgat köyünde yer alan türbenin son yıllarda yapılan tamiratlarla orijinalliği kısmen bozulmuştur. Altıgen planlı türbenin, basık kemerli kapısı üzerinde yer alan 3 satır sülüs hatlı kitabesi dikkat çekmektedir.

Aşağı Tekke Türbesi : Gerede, Seviller mahallesi, Cami sokağında yer alan türbe, kitabesine göre 1259-(Hicri) (1844) yılında Şeyh Halil Efendi ve oğlu Mustafa Efendi tarafından yaptırılmıştır. Moloz taştan, köşeleri paflı kare planlı bir türbedir.

Eskiçağa Türbesi : Yeniçağa ilçesi, Eskiçağa köyünde yer alan türbe, kare planda basit bir yapı olmakla beraber Osmanlı Türbe Mimarisinin tipik bir örneğidir.

BOLU EVLERİ :
Bolu merkez, Göynük ve Mudurnu da 19. yy. sonu 20. yy. başlarına tarihlenen çok sayıda Geleneksel Türk Evi bulunmaktadır. Çarşı, sokak, çeşme, saat kulesi, cami, han, hamam, türbe ve hazire gibi Mimari unsurları, gelenek ve görenekleri ile bir bütünlük oluşturan, Eski Türk Şehri özelliğini büyük ölçüde koruyan yalnızca Göynük ve Mudurnu evleridir. Bolu merkezde yer alan evler ise çok katlı betonarme binalar arasında kaybolup gitmektedir.
Bölgenin yoğun orman dokusu ile kaplı olması evlerin inşasında ağırlıklı olarak ahşap kullanımına sebep olmuştur. Kagir malzeme ise daha ziyade cami, han, hamam gibi kamu binalarında, ahşap evlerin su basmanları ve Gayri Müslim evlerinde kullanılmıştır. Zemin + 1-2 katlı, kıtık sıva üzeri beyaz badanalı bu evlerin cepheleri ve kat araları ahşap silmelerle bölümlere ayrılmıştır.
Her yüzeyde çok sayıda dar dikdörtgen penceresi olan, daha iyi ışık almak ve genişlemek maksadı ile ahşap konsolların desteklediği cumbaları bulunan bu evler,alaturka kiremit örtülü kırma yada beşik çatılı bir üst örtüye sahiptir. İç sofalı, dış sofalı plan türlerinin kullanıldığı bu evlerde, üst katlara içten merdivenlerle çıkılmakta ve kullanıma göre farklılık gösteren odaları bulunmaktadır. Odalara düz yada işlemeli ahşap tavanları, ocak, sedir, gömme dolap, yüklük gibi iç Mimari elemanlarıyla Türk ev Mimarisinin bütün özelliklerini taşırlar.

BOLU ÇEŞMELERİ :
Bolu'da düzensiz kentleşmenin en fazla tahrip ettiği eserler arasında yer alan çeşmelerimizden bugün çok azı ayakta kalabilmiştir. İl genelinde çok sayıda tarihi çeşmeden ancak 15-20 kadarı günümüze ulaşabilmiştir. Bu çeşmelerin büyük bir çoğunluğu 19. yy.a aittir. Saraçhane Camisi cephesinde yer alan iki çeşme ile Bolu merkez Karacaağaç köyündeki Köroğlu çeşmesi 19.yy. öncesi Bolu çeşmeleri hakkında bilgi vermektedir.
Bu çeşmelerin özelliği sivri kemerli bir cepheye sahip olmalarıdır. 19.yy. Çeşmeleri ise iki kenarı plasterli üst üste iki bölümden oluşan dikdörtgen cephelidir. Silmelerin ayırdığı bu iki bölümden üsttekinin yüksekliği daha kısa olup; üzerinde bazen kitabe, bazen de çelenk içerisinde tuğra ve maşallah gibi ibareler yer alır. Alt bölümde ise üzerinde bitkisel bezemeler bulunan çeşme aynası vardır. Yalakları oval formludur.